Balıkçı (Uran) Restaurant – Babakale

Babakale köyü çok özel bir yer. Hem Türkiye anakarasının, hem de tüm Asya’nın en batı noktası. Bizler her Assos, Kadırga, Küçükkuyu yada Ayvalık seyahatimizde yolumuzu bu lokasyona illa ki çeviririz. Hem de 50 kilometre fazladan yol yapmayı göze alarak.




Tabii ki Babakale ziyaret sebebimiz Asya yada Türkiyenin en batı ucu olmasından değil. Tek sebep Uran Restaurant’da öğle yemeği molası.
Uran’da her çeşit balık, ara sıcak ve zeytinyağlı çok çok güzel oluyor ama özellikle Ahtapot ve Barbun muhteşem…

Yunanistan gezilerimizde, yemek yediğimiz her tesiste mutlaka ahtapot yiyerek bu konuda bizim gözümüzde eksper ünvanını alan oğlumuz Batur için de ahtapot konusunda bir numara: Uran. Daha yola çıkarken Uran’ı arayıp, ahtapot’u sorup ona göre gideriz. Batur ise iki porsiyon yemeden kalkmaz. Hafif kekikle ılık olarak servis edilen ahtapot adeta bir pamuk ve damağınızda bir lezzet patlaması yaratıyor. Yani diyebilirimki bizde adeta ahtapot için geliyoruz. Yapılış şeklinin tarifini istediğimizde ise kem küm edilip siradan bir tarif veriliyor :)

Barbun ise Çanakkale boğazının balığı. Genellikle olta balığı oluyormuş. Zira her mevsim taptaze bulmak mümkün. Fakat barbun bir dip balığı olduğu için her yediğimizde farklı lezzetlerle karşılaşabiliyoruz. Ama nar gibi kızartılmış, zerre yağ çekmemiş bu balık dağı geldiği gibi devriliyor. Farklı gidişlerimizden iki fotoğraf.

Tabii bu arada kalamarı da denemeden kalkmayın. Ahtapotu bu denli yumuşak olan yerin, kalamarıda yumuşacık oluyor ve yağ çekmeden servis ediliyor.

Salatayı unutmuyalım. Salatanın nesi özel olabilir derseniz, oluyor işte. Örneğin yöre üretimi, rafine edilmemiş bir sızma zeytinyağı var ki nefis. Daha yemeğe başlamadan özel ekmeğiyle ağzınızı sürmeyin derim. Aynı zamanda zeytinyağı satışı da var. Ama test ettik ki sanki aynı tad değil.

Kayakoruğu varsa gene nefis zeytinyağı ile mis gibi…

Yemekten sonra Mustafa bey, Babakaleyi ziyaret sertifikanızı takdim ediyor. İlk kez burada rastladık, çok sevimli.

Öte yandan, son on yıldır tesise çivi çakılmıyor. Bacakları oynayan masalar, salonlarda kullanılan minderi kumaşkaplı bacakları cilalı, fakat artık kumaşları solmuş cilaları dökülmüş sandalyeler bizi buradan vazgeçirmeye yetmiyor. Bir de daima yazları ve öğle yemeği için gittiğimiz tesisin terasındaki gölge sağlayan branda ve sazların yetersizliği insanı sıcaktan perişan ediyor. Yemeğinizi yer yemez kalkmanıza neden oluyor. Sıcak, yemek ertesi keyifle kahvenizi yudumlamaya imkan vermiyor.

Tel: 0 286 7470218

 

19.05.2016 Edit: Restaurant el değiştirmiş. Giresunlu bir yatırımcı almış. Usta aynı. Lezzet aynı. Ama ortam derlenip toplanmış. Masalar, servisler, zemin, ambians çiçek gibi. Bir kaç yeni yemek eklenmiş. En dikkat çekeni kare şeklindeki bir keçi peyniri  domates ile yaprağa sarılarak ızgara yapılıyor. Masanın yarısı sevdi, yarısı hoşlanmadı. Ben seven taraftaydım. Denenebilir. Bir de adı artık “Balıkçı” olmuş.

balikci


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir