Bu yaz izin dönemimizi yaz başına denk getiremediğimiz için, Ağustos ayında izin kullanmak zorunda kaldık. Tatile başladığımız nokta ise Çıralı idi. Kemer bölgesinde, Olimpos ile aynı koyda yer alan Çıralı sessiz (sanırım tüm sahil restaurantları kendi aralarında anlaşmışlar, hiçbirinde müzik yoktu), şıkır şıkır denizli, sakince bir yer. Hemen yanıbaşındaki Olimposun Amsterdamvari havasından tamamen kopuk.
Ağustos sıcak geçmekteydi ama Antalya bölgesi daha da bir sıcaktı. Çıralıya yakın orman içi Ulupınar bölgesinin serin olacağını düşünerek öğlen yemeği için buraya geldik. Gerçektende sahilde sıcaklık 40 derecenin üzerindeyken burada sıcaklık 20 – 25 derece cıvarındaydı.
Bölgede bir çok restaurant var ama Şelale restaurant tam şelalelin başında yer alıyor. Bu tesis yüksek debili buz gibi bir nehrin üzerinde yer almakta. Evet tam üzerinde, köşk adı verilen nehirin üzerinde yer alan platformlarda yer masasında yemek yenmekte.
Bizde yaklaşık 50 kadar platformdan ayaklarımızı rahat nehire sokabilmek için en ucundakine yerleştik. Yemek siparişlerimizi verdik, Ben ve Selda alabalık, Batur ise kuzu çevirme istedi. Ayaklarımız ufak ufak o buzzz gibi suya girmeye başlamıştı. Fakat 10 15 saniyeden fazla tutulamıyordu. O ana kadar Selda’nın niçin içinde mayosuyla geldiğini anlayamamıştım. Ama tam o anda Selda, yemeğin gelmesini beklerken birden şelaleye doğru yöneldi ve şelalelin önünde herkezin şaşkın bakışları altında mayosuyla suya daldı. Hemen arkasından da Batur. Onları izleyen Şenda ise ayağının kayması sonucu kendini suda buldu. Şelalenin oluşturduğu ufak gölet içinde bir anda üç kişi bulunuyordu. Yemeklerin gelmesi üzerine herkes sudan donmuş şekilde çıkıyordu.
Bu alabalık cennetinde gelen kiremitte alabalık son derece başarısız. Fleto yapmışlar kupkuru birşey olmuş. Zaten garson sipariş alırken alabalık istememizi garip karşılamıştı. Nerede Sapanca daki İstanbul Dere’nin alabalığı… Fakat buna karşı kuzu çevirme (tandır diyorlar ama değil) yediğim en lezzetli etlerden.
Tatilin ilerleyen günlerinde bir kez daha aynı restauranta daha hazırlıklı (mayolarımızla) gidiyoruz. Herkes buz gibi gölete giriyor ve herkes kuzu yiyiyor . Gene çok başarılı.
Bir cevap yazın